Merhaba, web sitemiz ve bu blog, ‘istim arkadan gelsin’ hesabı oldu biraz. Aşağıda özetini anlatacağım Hayatın Sofrası hikayesi dile olduğu kadar kolay gelmedi, geçmedi çünkü ?. Sonuçta yapıldı ve bu yazıyı okuduğunuza göre yayına geçtik demek ki
2017 yaz aylarında, yeni bir iş yapmak istiyorum diye dolaşırken, sevgili Pınar’a (Kaftancıoğlu) ‘Pınar ben bir yemek üretim yeri açsam, ne dersin?’ dediğimde önce ciddiyetimi sorguladı, ciddi olduğumu anlayınca da, ‘hiç durma Şenhayat’ dedi.
Zaten yerinde pek duramayan ben, onun cümlesi bitmeden ayaklanmıştım bile.
Yer bakmalar, bulamamalar, bulduklarını beğenmemeler, beğendiklerimi çeşitli nedenlerle kiralayamamalar derken… çok sıkıldığım bir anda, dedim ki ‘Nasıl bir yer istiyorum? O anda sıralayıverdim aklımdan geçenleri:
• Öncelikle yer ararken gördüğüm mekânlardaki gibi izbe, karanlık, havasız olmasın mutfağım- ki ben ve ekip keyifle çalışabilelim
• İki arabalık da olsa park yerim olsun- ki misafirlerimiz sıkıntı çekmesin
• Tavanlar yüksek olsun, biraz yeşillik, toprak olsun- ki bunlar her yerde her zaman aradığım özellikler
Gördüğünüz gibi, ortalık yerde olsun, yaya trafiği fazla olsun gibi her aklı eren insanın sıralayacağı özelliklerin hiçbiri yok. Gayet romantik taleplerime kısa sürede artık evrenden mi, emlak danışmanından mı bilemiycem, yanıt geldi. Misafirimiz olanlar bilir, tam da istediğim gibi bir yer. Önünde yaya trafiği var mı, YOK!, iş merkezlerine, yoğun konut merkezlerine yakın mı, DEĞİL! Bu nedenle, iş bilmez ve yazamayacağım şeylerle yaftalandım mı, EVET! ? Bazen kibarca ve açıkça söylendi ama çoğu zaman söylenmedi?. Ben de bir süre sonra açıklamaktan yoruldum, gülümsedim, haklısınız dedim.
Çünkü ben baştan beri restoran ya da cafe kurmadım, insanlarla iletişim halinde olabileceğim, yediklerinin içtiklerinin önemini anlatabileceğim, yediklerinin lezzetinde, anlattıklarımın karşılığını bulacakları bir yemek üretim merkezi kurdum. Bu pek alışılmadık geliyor doğal olarak. Bu şekilde kulaktan kulağa yayılacak ve esas olarak bizim yemek taşıyacağımız bir yer istedim. Tabii isteyen de gelip, evinin mutfağında oturur gibi rahatça oturup, yemeğini yiyebilecek, üretimi izleyebilecekti. Arzu ettiğim boyutta olmasa da, gayet bu şekilde işledi. Bizim müşterilerimiz yok, yemek aracılığı ile edindiğimiz dostlarımız var mesela. Benim her hafta Sefertası Hareketi için yazdığım mailleri bekleyen, onlara yanıt veren, merak ettiklerini soran, şu yemeği de yapsanıza diyen dostlarımız var.
Bu yazı daha çok uzar, devamını 2., 3.,…. 15. Kısım gibi yazacağım galiba? bakalım nereye varacak. 126 haftadır Sefertası Hareketi için yazdığım mailleri okuyorum bu arada, beğenip, buraya aktarmayı düşündüklerim de var. Ben yazmayı, anlatmayı, siz okumayı istedikçe buluşuruz burada?
Şimdilik kalın sağlıcakla Dr. Hayat